Kayıtlar

BEYAZ GECELER - FYODOR DOSTOYEVSKİ

Resim
“Dosteyevski’nin tatsızlığı, Freudyen tarz komplekslerden muzdarip bireylerle uğraşıp durma monotonluğu, insan asaletinin başına gelen trajik olayların içinde debelenip durması… Tüm bunları takdir etmek zor.” demiş en tanınmış eseri Lolita adlı roman olan Vladimir Nabokov. Dostoyevski'nin eserlerini her ne kadar takdir etsem de Nabokov bu söyleminde pek de haksız sayılmaz. Neredeyse bütün eserlerinde onun bu kompleksli kimliğinin yansımalarını görebiliriz. Gerçekten de zeki olduğu için utanan Dostoyevski, çoğu eserinde baş karakterini yerin dibine sokar, tam da göklere çıkaracakken biraz daha dibe batırır. Yıkım dolu bir ailede büyümesi, ailesini henüz çocukken kaybetmesi, idam sırasında cezasının hapis ve sürgün cezasına çevrilmesi ve bundan sonra devam eden hastalıkları ve kumar bağımlılığıyla birlikte kızının ölümü Dostoyevski'nin o dönemde müthiş eserler yaratmasına neden olmuştur diye düşünüyorum. Karamazov Kardeşler, Suç ve Ceza, Yeraltından Notlar... Bütün eserlerinde...

EDGAR ALLAN POE - GAMMAZ YÜREK

Resim
Biliyorum, büyük büyükbabamdan kalan değerli kolyemi çalmak istiyorlar. Köyde bütün dedikodu yayılmıştır bile. Ahmak köylüler, hepsinden nefret ediyorum. Ama onlara kibar davranmalıyım, yoksa kolyemin çok önemli olduğunu düşünürler. Önemli de! Değerli kolyemi miras olarak bırakmak istediğim kimse yok. Babam -huzur içinde yatsın- bu kolyeyi neden bana bıraktı aklım ermiyor. Yapayalnız, bu berbat köyün içinde geberip toprağa karışacak ben. Bir delikanlı -kolyemi bilmediğini düşünüyorum- neredeyse her gün beni ziyaret edip benimle sohbet ediyor. Sanırım bütün mirasımla birlikte kolyemi de ona bırakacağım. 16 Ekim 1851 Günlüğümü her zamanki gibi masamın üstüne koydum. Bugün neredeyse hiçbir şey yapmadım ama çok yorgunum. Derin bir uyku çekmeliyim bu gece. Yarın yapılacak çok iş var. "Kim var orada?". Kapının orada çok gürültülü bir ses duyduğuma eminim. Rüyamda duymuş olabilir miyim? Tanrım, kıpırdayamıyorum. Köyde köpekler gezip duruyor belki de köpektir. Ama köpeği...

KURŞUNLARIN ARASINDA - LES DERNİÈRES CARTOUCHES (ALPHONSE DE NEUVILLE)

Resim
Gece neredeyse iki saat uyuyabildim. Herkes gibi ben de tüfeğimi temizlerken ertesi günün tedirginliği içinde derin derin düşünüyordum. Tüfek tertemiz olmuş, kullanılmaya hazırdı; fakat bunun hiçbir fark yaratmayacağından adım gibi emindim. Müfrezenin neredeyse yarısını Sedan sınırına ilk geldiğimizde kaybettik. Boyard, Philip, Mason, Lenard ve diğerleri... Prusyalı bölükte tahmin ettiğimizden daha fazla birlik hayattaydı. Daha fazla ne kadar dayanabilirim buna? Çavuş Ricart dayanıklı biridir; fakat Antonie eve girerken bombardıman altında kalıp öldüğünden beri çok farklı bir insan gibi görünüyor. Belki de Paris'e dönmeyi, kutlama yapıp sevişmeyi düşünüyordur. Karımı özlüyorum. Neredeyse sekiz saattir kuşatma altındayız. Alman birlikleri bizden sayıca çok üstünler, havan toplarını üzerimizde harcamıyorlar bile. Onlar ne kadar dayanabilir bu savunmaya bilmiyorum; her an bir hışımla girip hepimizi öldürebilirler. Pencerelerden içeri boşaltılan makineli tüfek mermileri 'te...

DUHA KOCA OĞLU DELİ DUMRUL HİKAYESİ

Resim
Deli Dumrul bir kuru çayın üstüne köprü diker. Köprüden geçenden de geçmeyenden de para alır. Sebebini de erliğinin ve yiğitliğinin yayılması olarak açıklar. Bir gün bu köprünün üzerinde bir yiğit ölür. Ardından Deli Dumrul bu duruma sinirlenip Azrail'in gelip kendiyle savaşmasını ister. Bu isteğinin üzerine Tanrı Azrail'i Deli Dumrul'un canını almak için yollar. Deli Dumrul atının üstünde Azrail' yakalamaya çalışırken Azrail güvercine dönüşüp atı korkutarak onu devirir. Deli Dumrul mağlubiyet sonrası affedilmek için Azrail'e yalvarmaya başlar. Azrail kendine değil, Tanrı'ya yalvarıp tövbe etmesini söyler. Bir can getirmek koşuluyla canı bağışlanacaktır. Annesi de babası da can vermek istemez. Ölümü kabullenen Deli Dumrul karısıyla helalleşmeye gittiğinde karısı kendi canını vermek ister. Deli Dumrul Tanrı'dan ya ikisinin de canını almasını ya da ikisini de yaşatmasını ister. Tanrı ikisine de 140'ar yıl ömür verir, anne ve babanın canını alır. De...

UZAKTA BİR YERDE

Resim
Sırtımda koca bir çanta, yanında matım ve uyku tulumumla beraber bu ıssız ve çorak arazinin üzerinden geçiyordum. Benimle birlikte toprağın üzerinde belli bir ritimle yürüyen otuz dokuz kişi daha... Kim bilir kaç kişi daha geçip gitmiştir buralardan; toprak hep aynı kalmış. Ufak bir pencereden içeri sızan ışık gibi yüzüme çarpan güneş yerini gri ve soluk bulutlara bıraktı. Yavaşça ve birer birer saçlarımın arasından kafama düşen yağmur damlaları kamp yerine uzaklığımızı hatırlattı. Artan yağmur kuşların sohbetini bitirmeye yetti. Bir tepeden diğerine çıktıkça artık sadece kendi sesimi ve kalp atışlarımı duymaya başladım. Sonunda kamp yerine vardığımızda yağmur dinmiş, kuşlar cıvıldaşmaya başlamıştı tekrar. Ağaçların arasından havaya kalkan toprak kokularının içinde çadırlarımızı kurmaya başladık. Bütün çadırların kapıları kamp ateşine bakacak şekilde kuruldu. Soğuk gecelerde çadırları sıcak tutacak ateşin gece nöbetlerinden sonra güzel bir uyku çekmeye yardımcı olmasını umuyorduk. Bü...

PAZAR GÜNLERİ - SAİT FAİK ABASIYANIK

Resim
Bir Pazar günü cebimde iki lirayla dışarı attım kendimi. Harcayacağımdan değil de midem kazınırsa en azından bir simit alırım diye. Şişli’den Beşiktaş’a kadar indim. Tıka basa insan dolu sokaklardan geçerek sahile vardım. Kıyı kenarında denizi seyrederken düşüncelere dalmışım yine, hala yürüdüğümü farketmeden. Sonra iskele kenarında oturmuş bira içen bir ihtiyar adam gördüm. Bir eliyle yanında yatan sokak köpeğini okşarken diğer eli sallanıp dururdu ihtiyar bir şeyler anlattıkça. Oturduğu iskelenin sahibi olan dükkandan çıkan bir çocuk adama doğru bir kase uzattı. Gizemli ihtiyarı izlemeyi bırakıp onunla tanışmak istedim. Dükkana girip kendime bir çay aldım ve arka kapıdan çıkarak yavaşça ihtiyarın yakınına oturdum. Genelde buraya oturan pek kişi olmasa gerek; ben oturur oturmaz kafasını usulca bana doğru çevirdi. “Merhaba.” dedim. İskeleye vuran sıcacık güneş ışığının ve biranın etkisiyle mayışmış olmalı; başını tekrar yavaşça önüne doğru çevirerek selam verircesine salladı. Tam ...

DURDUM

Resim
Bir anlık da olsa uğraştığım her şeyi bıraktım ve oturduğum sandalyede arkama doğru yaslandım. Biraz öncesinde odaya hakim olan ses topluluğunun yerini derin bir sessizlik bürüdü. Uzun bir süredir bu seslere maruz kalmış olmalıyım ki sessizliğin nasıl olduğunu unutmuşum. Bu derin sessizliği fark ettikten hemen sonra pek de yabancısı olmadığım bir olayla tekrar karşılaştım. Zaman yavaşladı. Koca bir boşlukta asılı dururmuşçasına duvara karşı bakarken çoğu zaman yaptığım gibi hayatımı sorguladım.Bu durumdan sıkılmış ve bunalmış hissederken bir anda bütün düşüncelerim kafamdan uçup gitti. Hiçbir şey düşünmemenin verdiği keyifle bütün dikkatim kulaklarıma çevrildi. Halen sessizliği dinlemekte olan kulaklarımın kalbim gibi attığını hissettim. Kalp atışlarım kulaklarımı takip ederken gözlerimi pencereden dışarı diktim. Gecenin sessizliği ve durağanlığıyla uyum içindeydim. Dünya’nın kendi etrafında dönüşünün duygu ve düşüncelerimi bu denli etkilemesinin sebebini düşünürken güldüm. Zamanın k...