EDGAR ALLAN POE - GAMMAZ YÜREK

Değerli kolyemi miras olarak bırakmak istediğim kimse yok. Babam -huzur içinde yatsın- bu kolyeyi neden bana bıraktı aklım ermiyor. Yapayalnız, bu berbat köyün içinde geberip toprağa karışacak ben. Bir delikanlı -kolyemi bilmediğini düşünüyorum- neredeyse her gün beni ziyaret edip benimle sohbet ediyor. Sanırım bütün mirasımla birlikte kolyemi de ona bırakacağım.
16 Ekim 1851
Günlüğümü her zamanki gibi masamın üstüne koydum. Bugün neredeyse hiçbir şey yapmadım ama çok yorgunum. Derin bir uyku çekmeliyim bu gece. Yarın yapılacak çok iş var.
"Kim var orada?". Kapının orada çok gürültülü bir ses duyduğuma eminim. Rüyamda duymuş olabilir miyim? Tanrım, kıpırdayamıyorum. Köyde köpekler gezip duruyor belki de köpektir. Ama köpeğin bu saatte işi ne? Hemen geri yatıp uyuyormuş gibi yapmam gerekiyor. Bu sefer kesin hırsızlar geldi. Hiç ses çıkarmamam gerek. Ya nefes alıp verişimdeki tuhaf ritmi duyar ve uyumadığımı anlayıp beni öldürürse? Zira ona karşı savunacak hiçbir şeyim yok. Yardım isteyecek kimsem yok, o delikanlı da uyuyordur. Hem duysa bile beni kurtaramaz.
Gözlerimi sonuna kadar kıstım. Şimdi bir santimetre kadar bir görüşle yatağımın dışında olanı biteni izlemem gerekiyor. O ses başka bir yerden gelmiş olamaz, adım gibi eminim. Kalbim gittikçe sıkışıyor, sanırım bu sefer ölüp gideceğim.
Her kimse kolyemi ya da diğer eşyalarımı -ve her ne istiyorsa- alıp götürebilir. Belki de çığlık atıp kaçırırım, böylece ne beni ne de kolyemi alıp götürebilir.
Gözüm bir anda kocaman açıldı. İncecik bir ışık hüzmesi... Sonum yaklaşıyor görebiliyorum. Daha önce böyle bir gölge yoktu kapıda. Ne yapacağım şimdi? Başka bir şey olamaz bu. Orada... Hissedebiliyorum. Bir türlü gitmiyor, ne istiyor benden? Yeter ki canımı almasın. Ölmek istemiyorum. Çok korkuyorum, yalnız, yapayalnız ölüp gitmekten. Ne olur beni öldürme.
Hastalıklı gülüşüyle bir barbar gibi çöktü üstüme. En çok güvendiğim insanın ölüm meleğim olduğunu bilmiyordum. Elveda dünya.
Yorumlar
Yorum Gönder